Merkez Bankaları SWAP Sözleşmeleriyle Paranın Değerini Koruyabilirler mi?

31 Ağu    Uzman Görüşü

SWAP, futures, option, forward gibi türev ürünler para otoritelerinin temkinli yaklaştıkları ürünlerdir. Bu tür ürünler para otoritelerinin temel amaçlarına pek hizmet etmemekte ve doğalarına terstir. Esas olarak klasik para piyasası araçları ile yerel paranın değeri korunmaya çalışılmaktadır. Eğer bir merkez bankası aşırı derecede türev ürünler ile haşır neşir olmaya başlamışsa piyasa oyuncuları o merkez bankasının kredibilitesinin azaldığını düşüneceklerdir. Yani bir türev enstrüman olan SWAP ile paranın değerini korumaya çalışmak fayda sağlamaz.

Merkez bankaları bu nedenle esas olarak klasik para piyasası araçlarını kullanmaktan çekinmemekte ancak türev ürünlere temkinli yaklaşmakta ve onlarla oynamayı piyasa oyuncularına bırakmaktadırlar.

Sadece para politikası araçlarını kullanarak bir ülkenin merkez bankası o ülkenin parasının değerini tek başına koruyamaz. Bir ülkenin parasının değeri esas olarak ekonomisinin gücünün bir yansımasıdır. Eğer bir ülke mal ve hizmet üretip ihraç ederek yeterince döviz kazanamıyorsa para biriminin değer kaybedeceği bir netice olacaktır. En masum tedbir ile faizi yükselterek değerini korumaya çalışmak sadece geçici etki yaratır. Türev ürünler ile değer korunmaya çalışılması ise spekülasyondur ve bumerang gibi dönüp ülkenin para birimini vurup değerini düşürür.

Ülkenin para birimi yeterince değer yitirdikten sonra genellikle (çoğunlukla IMF destekli politikalarla beraber) faiz yükseltilerek müdahaleye çalışılır ve böylece ülkeye döviz akımı yeniden başlar. Gelen yabancı sermaye yüksek faizli tahvile yatırılır ve yabancı sermaye dolar bazında astronomik getiriler elde eder. Bu süreç Türkiye’de yıllardır yaşanıyor. Bu durumdan kurtulmak için köklü reformlar gerekir.

TCMB özelinde duruma baktığımızda TCMB’nin elinde faiz silahından başka bir şey kalmamıştır. Ancak onu da kullanması şu anda uzun vadeli köklü bir yarar sağlamaz aksine zarar verir. Bu silahın işe yaraması için yapılması gereken tüm siyasi, hukuki, iktisadi ve mali reformların acilen yapılmasıdır.

Tabii bu uzun soluklu, maliyetli ve can yakıcı bir süreç olacaktır. Türkiye halkı bu eziyeti yıllarca çekerek bedelini defalarca ödedi. Ancak her seferinde siyasilerin parti menfaatlerini ülke menfaatinin önüne koymalarından kaynaklı politikalar nedeniyle en başa dönüldü ve şimdi de aynı noktadayız. Bu nedenle çözüm siyasi partilerin destek verecekleri siyaset-üstü iktisadi politikalarda aranmalıdır. Dilerim Türkiye halkı yapılacak reformlar sonrası son bir defa daha iktisadi bedel ödeyip bu iktisadi kriz sarmalından kurtulacaktır.

Prof. Dr. Mehmet Hasan EKEN